İtiraf edelim: İnsan beyni tembelliği seviyor. (Bunu “bilişsel cimrilik teorisi” diye süslü bir şekilde açıklıyorlar.) Yani beynimiz milyonlarca yıldır en kolay yolu seçmeye programlı. Neden?
Çünkü atalarımız için enerji tasarrufu ölüm kalım meselesiydi. Av, kaçış, savaş, hayatta kalma… Tek bir yanlış adım = ölüm. O yüzden beyin, minimum enerjiyle maksimum hayatta kalma şansı için “az zahmetli olanı” seçmeye alıştı.
Ama işte… Bugün hayatımız çok daha güvenli. Kaplan saldırmıyor, yiyecek için kilometrelerce yürümüyoruz. Ama beynimiz hâlâ Taş Devri kafasında. Bu yüzden hâlâ bizi kanepeye mıhlayıp Netflix maratonuna sokmak istiyor.
Spor salonuna gitmek zor geliyor, zorlu projeleri erteliyoruz, bazen de kendimizi Instagram Tiktok kaydırırken, abur cubura saldırırken ya da gereksiz alışveriş yaparken buluyoruz. Suçlu biz değiliz; evrim.
Ama şunu kabul etmemiz lazım: Kısa vadede “kolay” olan şeyler, uzun vadede hayatı zorlaştırıyor. O an iyi hissettiriyor belki ama sonrası pişmanlık, hayal kırıklığı ve boşluk.
O yüzden, gerçekten değerli bir şey başarmak istiyorsak beynimizin bu “otomatik pilotuna” karşı çıkmamız gerekiyor. Yani kısa vadede zor şeyleri seçmek. Çünkü işin sırrı burada: Zor işleri yapabilmek, geliştirebileceğimiz en güçlü beceri.
Haydi, nedenine bakalım.
- İrade Kasını Geliştiriyorsun
Son iki yıldır sabah 6:30’da kalkıyorum. Ve dürüst olayım: her gün kolay olmuyor. Bazı sabahlar alarmı susturup geri yatmak için deliriyorum. Ama yine de kalkıyorum ve minik arkadaşı servise bindirip 15 dk sonra spor salonuna yollanmış oluyorum.
Günün ilk dakikasında rahatsız edici bir şey yapınca inanılmaz bir zincirleme etki oluyor. Tüm gün boyunca daha disiplinli, daha odaklı, daha üretken oluyorum. Sanki beynim gün boyu “seviye atlıyor”.
Ve işin bilim tarafı da var. Beynimizde “ön orta singulat korteks” (aMCC) diye bir bölge var. Zor şeyler yaptığımızda büyüyor. Sporcularda daha büyük, obez bireylerde daha küçük bulunmuş. Yani zorlandıkça güçleniyor.
Disiplin de böyle bir şey işte: Ne kadar sık zorlanırsan, o kadar kolay disiplinli kalıyorsun.
- Büyüyorsun (Hem de Acısıyla)
Tek başıma 30 yıldır girişimcilik yapıyorum. Ve defalarca başıma felaketler geldi.
Hiçbir şey bilmiyordum, belirsizlik çoktu, para kaybettim, çevrem profesyonel ol “hata yapıyorsun” diyordu. Hatta bazen çaresizlikten oturup ağladığım oldu.
Ama yılmadım. Öğrendim, denedim, düştüm, kalktım. Ve yavaş yavaş işler değişti. Bugün Türkiye’nin en iyi dijital öğrenme şirketini yaratmak, bunu yaparken yazma, yazılım geliştirme, kompleks teknolojik sorunların çözümü, pazarlama, satış, ikna, müşteri bulma… bir sürü beceri kazandım. Hâlâ çok büyük bir şey başarmış değilim ama artık önüm çok daha net. Ve en önemlisi bence kaliteli yaşıyorum.
Kısacası: Büyümek sancılı. Ama tam da o sancıda gerçek öğrenme, dönüşüm ve ilerleme var.
- Kendi Potansiyelini Görüyorsun
Beynimiz sürekli bizi korkutmaya çalışıyor: Başaramazsın, rezil olursun, para kaybedersin, insanlar güler…
Ama o korkuları aşıp işin içinden çıktığında anlıyorsun: “Aa, yapabiliyormuşum.”
Mesela spor. İlk başta haftada 2-3 gün bile işkenceydi. Her yerim ağrıyor, kalkmak gitmek zor geliyor kafamdan deli düşünceler geçiyordu. Ama sonra bir anda bakış açımı değiştirdim, her gün denedim, sonunda 1 saate çıkardım. Ve keyif almaya bile başladım.
Çoğu “imkânsız” şey aslında beynin abartısı. Üstüne gittiğinde yapabildiğini görüyorsun.
- Korkusuzlaşıyorsun
İlk yalnız seyahatim 24 yaşındayken Amerika’ya bir yazılım etkinliğine oldu. Uzun uçuş korkusu, param az, çevrem yok, bin tane korku kafamda. Jetlag oldum, orda burada uyudum kaldım, ya soyulursam?
Ama yine de gittim. Ve harikaydı! Yeni deneyimler, bilgiler, kültür, yemekler, arkadaşlar… Elbette minik aksilikler oldu ama genel olarak hayatımın en güzel deneyimlerinden biriydi.
Bir sonraki yalnız seyahatimdeyse neredeyse hiç korku hissetmedim. Çünkü bir kez zor olanı yapınca, beynin anlıyor: “Ben bunu başarabiliyorum.”
Ve işte gerçek özgüven böyle oluşuyor.
- Daha Mutlu Oluyorsun
Şunu fark ettim: Hızlı mutluluk tuzakları (Netflix, Instagram, fast food, alkol, parti) aslında beni daha mutsuz yapıyordu. O anlık keyif bitince pişmanlık, huzursuzluk ve boşluk kalıyordu.
Ama zor şeyler (mesela sabah 6 koşusu) tam tersi etki yapıyor. Zor başlıyor ama bittiğinde inanılmaz bir tatmin ve mutluluk geliyor. Ve uzun vadede hayatı güzelleştiriyor.
Araştırmalar da bunu söylüyor: Düzenli spor yapanların çoğu kendini daha mutlu hissediyor. Çünkü zor iş = uzun vadeli mutluluk.
Son Söz
Kolay şeyler kısa vadede tatlı, uzun vadede acı. Zor şeyler kısa vadede acı, uzun vadede tatlı.
Hayat basit bir seçim sunuyor bize: Disiplinin küçük acısı mı, pişmanlığın ağır yükü mü?
Ben seçimimi yaptım. Sen hangisini seçersin?
